Allah’a Muhtaç, Allah’tan Uzak

Allah muhtaç değildir; fakat bütün varlık O’na muhtaçtır. Bu sebeple Allah kulunun peşinden gitmez, aksine kulunu kendi davetine çağırır. Kulun bu davete vereceği cevap, Allah’ın ona olan muamelesini belirler. Peygamberimizin (sas) buyurduğu gibi; “Yüce Allah buyuruyor ki: Kulum beni anarken ben onunla beraberim. O beni kendi başına anarsa, ben de onu kendim anarım. O beni bir topluluk içinde anarsa, ben onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım. O bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak giderim.” (Müslim, Zikir, 2) Allah, kullarıyla doğrudan bağ kurmak ister; ne randevuya ihtiyaç duyar ne de aracıya. Zaman ve mekanla sınırlı değildir; her yerde ve her zamanda kullarını bekler. İşte bu sebeple, mülkünde hiçbir ortakçı bulunmadığını Kur’an’da defalarca vurgular ve ortak koşmayı en büyük günah olarak ilan eder. “Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler

Allah’a Muhtaç, Allah’tan Uzak

Allah muhtaç değildir; fakat bütün varlık O’na muhtaçtır. Bu sebeple Allah kulunun peşinden gitmez, aksine kulunu kendi davetine çağırır. Kulun bu davete vereceği cevap, Allah’ın ona olan muamelesini belirler.

Peygamberimizin (sas) buyurduğu gibi;

“Yüce Allah buyuruyor ki: Kulum beni anarken ben onunla beraberim. O beni kendi başına anarsa, ben de onu kendim anarım. O beni bir topluluk içinde anarsa, ben onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım. O bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak giderim.”

(Müslim, Zikir, 2)

Allah, kullarıyla doğrudan bağ kurmak ister; ne randevuya ihtiyaç duyar ne de aracıya. Zaman ve mekanla sınırlı değildir; her yerde ve her zamanda kullarını bekler. İşte bu sebeple, mülkünde hiçbir ortakçı bulunmadığını Kur’an’da defalarca vurgular ve ortak koşmayı en büyük günah olarak ilan eder.

“Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler ki şüphesiz ben yakınım, bana dua ettiğinde dua edenin dileğine karşılık veririm. Şu halde benim davetime gelsinler ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulabilsinler.” (Bakara,2/186)

Anne rahminden itibaren insanı aşama aşama yaratan, onu sağlıkla dünyaya getiren ve her safhada yaşamı için gerekli bütün ihtiyaçlarını bedelsiz karşılayan Yüce Allah; zengin, cömert, vermekle tükenmeyen hazinelerin sahibi, güçlü ve her şeyi en iyi bilendir.

Kullarına emrettiği namazdan da, mal ile verilen zekattan da Allah’a ulaşan bir menfaat yoktur. Namaz, kulun Rabbiyle bağ kurmasıdır. Allah ile gönül bağı kuran kimseye O da gönül huzuru verir. Böylece kazanan yine kul olur.

Bir fakire zekat yoluyla yapılan maddi destek, muhtaç kimsenin yararınadır; aynı zamanda kalpler arasında muhabbet ve sevgi köprüsü kurar. Bu ibadetten de Allah adına bir menfaat söz konusu değildir.

Kur’an’daki bütün emir ve yasakların arka planında, Allah’la bağ kurmak, insanı yüceltmek, toplumda sevgi ve barışı hakim kılmak vardır.

İnsanlık, sevgi, muhabbet ve muhtaçlara iyilik gibi topluma huzur katan değerlerin zayıflamasının temelinde, Allah’tan uzaklaşmış bir yaşam anlayışı yatmaktadır. Bugün üniversite okumuş, devletin ve ordunun başına geçmiş nice kimseler; bırakın mağdur ve muhtaçlara el uzatmayı, masum bebekleri enkazların altına gömmekten ve insanları açlığa mahkum etmekten çekinmeyen, dışarıdan bakıldığında adam sanılan fakat gerçekte yontulmamış kalaslardan farksızdır.

“Onlara şöyle bir baktığında dış görünüşleri sana iyi bir izlenim verir; konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Ama onlar sanki bir yere dayanmış kütükler gibidir” (Münafikun,63/4)

Merhamet, sevgi ve şefkatin kaynağı Allah’tır. Bunlar hiçbir yerde satılmaz, borç olarak da kimseden alınmaz. Nasıl ki toprağın içine tohumu koyup üstünü örten çiftçiye, Allah ekinini verirse; aynı şekilde kalbine iman tohumunu ekip O’na yönelen kullarının gönlünde de sevgi ve merhameti yeşertir.

Yağmurun ölçülü indirilmesi, hayvanların süt vermesi, çiçeklerden balın oluşması gibi sayısız nimetler, hepsi Allah’ın kudretini ve insanlara olan rahmetini anlatan kanıtlardır. Sayısız iyiliklerine karşı kullarından O’nu tanımalarını ve O’na itaat etmelerini ister, başka bir menfaat beklemez.

Şöyle buyurur;

“Ben cinleri ve insanları, başka değil, sırf bana kulluk etsinler diye yarattım. Onlardan bir rızık istemiyorum, beni doyurmalarını da istiyor değilim.

Şüphesiz rızkı veren, sarsılmaz gücün sahibi olan yalnızca Allah’tır.” (Zariyat,56-58)

Bu içerik hakkında ne hissediyorsunuz?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow