Bilgi Ahlakı
Bir Hadis: "Kişiye, işittiği her şeyi anlatması yalan olarak yeter!" (Müslim, Mukaddime, 5)

Bilgi Ahlakı
İnsanoğlu hayatını sürdürebilmek, kendini ve Rabbini bilmek, tanımak için bilgi edinme yolları aramıştır. İnsan; varlığa isim verirken, onun vasıflarını anlatırken, bir değeri hem soysal çevresine hem de gelecek nesillere aktarırken kavramların gücünden yararlanmıştır. İslam dini de sahip olduğu değerler manzumesini kavramlar üzerinden mümin gönüllere nakşetmiş, zamanla bağlamından koparılarak manipüle edilen kavramların hakkını verip doğrusunu anlatmak konusunda da hassas davranmıştır. Bu tutum bilgi ahlakının, bilgiye emanet bilinciyle yaklaşmanın doğal sonucudur. Bilginin hızlı ve kolay yoldan elde edildiği, kavramların ve onlara yüklenen değerlerin kolayca örselendiği bir çağda, bilgi edinme yollarımızı gözden geçirmek ve doğru bilginin izini sürmek hem bireysel hem de toplumsal sapmaları önleyecek ilk adımdır. Zira bir Müslüman yalan söylemekten sakındığı gibi, yalan bir haberin –sehven de olsa– taşıyıcısı olmaktan sakınmalı, mümin vasfına uygun olarak çevresine güven vermelidir.
II. Meşrutiyet’in İlanı (1908)
Erzurum Kongresi toplandı. (1919)
Hatay, Türkiye topraklarına katıldı. (1939)
Bu içerik hakkında ne hissediyorsunuz?






