Misafirlere Karşı Görevlerimiz Nelerdir?
Misafirlere karşı görevlerimiz nelerdir?

Misafirlere Karşı Görevlerimiz
Misafirleri ağırlamak ve onlara ikramda bulunmak da dinimizin tavsiye ettiği ahlaki davranışlardandır.
Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلْيُكْرِمْ ضَيْفَهُ، وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلْيَصِلْ رَحِمَهُ، وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلْيَقُلْ خَيْرًا أَوْ لِيَصْمُتْ
“Allah’a ve ahiret gününe inanan, misafirine ikram etsin. Allah’a ve ahiret gününe inanan, yakınları ile ilgisini devam ettirsin. Allah’a ve ahiret gününe inanan ya hayırlı bir söz söylesin veya sussun.” (Buhârî, “Edeb”, 85, Müslim, “İmân”, 19.)
Misafirlere karşı başlıca görevlerimiz şunlardır:
1. Misafirleri güler yüz ve tatlı sözle karşılamak,
2. İyi bir şekilde ağırlamak ve bir şeyler ikram etmek,
3. Misafire karşı asık suratlı olmamak,
4. Yanında çocukları ve hizmet edenleri azarlamamak,
5. Misafir gideceği zaman onu güler yüzle uğurlamak.
Yakınlarımızı, büyüklerimizi ve dostlarımızı uygun zamanlarda ziyaret etmek de yerine getirilmesi gereken ahlaki görevlerimizdendir. Bu, dostluk bağlarının ve kardeşlik duygularının kuvvetlenmesini sağlayan güzel bir davranıştır.
Ziyarette şu hususlara dikkat edilmelidir:
1. Ziyaret için uygun bir zaman seçmek,
2. Ziyaret, usandıracak şekilde çok sık olmamak,
3. Ziyaret edilecek kimseye mümkünse önceden haber vermek,
4. Elbise temiz, kılık, kıyafet düzgün olmak,
5. İzin almadan kimsenin evine veya odasına girmemek,
6. Kendisine ikram edilen yemeği kötülememek,
7. Ev sahibinin sevinç ve kederine ortak olmak,
Din kardeşlerini Allah rızası için ziyaret edenler, Allah’ın sevgisini kazanırlar.
“Adamın biri, başka köyde bulunan bir (din) kardeşini ziyarete giderken Allah Teala bu kişinin yolunu gözetlemek için bir meleği görevlendirmişti. O adam yolda meleğin yanına gelince melek nereye gittiğini sordu. Adam,
—Şu köyde bir kardeşim var, ona gidiyorum, cevabını verdi.
Melek,
—O adamın sana geçmiş bir iyiliği var da onu devam ettirmek için mi gidiyorsun, dedi. O da,
—Hayır, ben o kimseyi sadece Allah için severim, dedi. Bunun üzerine Melek,
—Ben Allah’ın sana yolladığı elçisiyim. Sen o adamı nasıl seviyorsan, Allah da seni öylece seviyor, dedi.” (Müslim, “Birr”, 12.)
a) Selamlaşmak
Selam, Müslümanlar arasında sevgi ve dostluğa vesile olan güzel bir davranıştır. Selam vermek sünnet, verilen selamı almak farzdır. Selam, aynı zamanda Allah’ın isimlerindendir. Allah Teala, Kur’an-ı Kerim’in on iki yerinde Müminlere selam vermiştir.
Selam, her türlü afet, bela ve kötülüklerden uzak olmak anlamındadır. Böylece selam veren kişi, din kardeşinin afet ve kötülüklerden uzak olmasını istemiş ve onun iyiliği için dua etmiş demektir.
Selamlaşma hakkında Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyruluyor:
وَاِذَا حُيّٖيتُمْ بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّوا بِاَحْسَنَ مِنْهَآ اَوْ رُدُّوهَا
“Bir selam ile selamlandığınız zaman siz de ondan daha güzeli ile selamlayın yahut aynı ile karşılık verin.” (4/Nisâ, 86.)
Peygamber Efendimize birisi,
—Ya Resulallah! İslam’ın hangi ibadeti hayırlıdır, diye sordu.
Peygamberimiz şöyle cevap verdi:
—Yemek yedirmen, tanıdığına ve tanımadığına selam vermendir. (Buhârî, “İmân”, 20, Müslim, “İmân”, 14, Ebû Dâvûd, “Edeb”, 142.)
Selamlaşmak, Müslümanlar arasındaki sevgiyi artırır, kardeşlik duygularının kuvvetlenmesine vesile olur.
Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
لاَ تَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا وَلاَ تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّوا . أَوَلاَ أَدُلُّكُمْ عَلَى شَىْءٍ إِذَا فَعَلْتُمُوهُ تَحَابَبْتُمْ
أَفْشُوا السَّلاَمَ بَيْنَكُمْ
“İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız.
Size, yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamlaşmayı yayınız.” (Müslim, “İmân”, 22, Tirmizî, “İsti’zan”, 1, Ebû Dâvûd, “Edeb”, 142.)
Selamın şekli: “Esselâmü aleyküm” sözüdür. Önce selam veren bu cümleyi söyler. “Selâmun aleyküm” şeklinde söylemek de caizdir. Selamı almanın şekli ise “Ve aleykümüsselâm”dır. Bu “ve” harfi olmadan “Aleykümüsselâm” olarak da söylenebilir. Verilen selamı “ve aleykümüsselâm ve rahmetüllahi ve berekâtüh” şeklinde almak en güzel olanıdır.
Selam verenin de “Esselâmü aleyküm ve rahmetüllahi ve berekâtüh” şeklinde selâm vermesi daha faziletlidir. Böyle verilen bir selâma “Ve aleykümüsselâm ve rahmetüllahi ve berekâtüh” diyerek karşılık verilir.
Selam verirken, selam verilen kişiye hiçbir şekilde eziyet vermemek ve onu rahatsız etmemek niyetiyle selam verilir. Böylece selamlaşma, selam veren ve alanın birbirlerine iyi duygularını ifade ederek karşılıklı güven duymalarına vesile olur. Selama aynı niyetle karşılık verilmelidir.
b) Selam Vermenin Adabı
Genç yaşlıya, binitli yaya olana, arkadan gelen önden gidene, sayıca az olan topluluk kalabalığa selam verir.
İster büyük, ister küçük olsun, ister az, ister çok olsun bir yerden gelen oturana selam verir.
Bir topluluğa selam verilince topluluğun içinden birinin selamı alması hâlinde diğerlerinden selam alma görevi düşmüş olur. Hiçbirisi selamı almazsa toplulukta bulunanların hepsi sorumlu olur.
Selamı veren bir topluluk ise onlardan birisinin selam vermesi hâlinde de sünnet yerine gelmiş olur, diğerlerinin selam vermesi gerekmez. Yani topluluktaki bir kişinin selam vermesi, diğerlerinden sorumluluğu kaldırdığı gibi, topluluktaki bir kişinin verilen selamı alması da diğerlerinden sorumluluğu kaldırır. Müslüman selam vermekle din kardeşine değer vermiş, saygı göstermiş olur.
Önce selam veren, Allah’a ve peygamberine karşı daha sevimlidir. Selam verenin sevabı, selam alandan daha çoktur.
Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
اِنَّ اَوْلَى النَّاسِ بِاللَّهِ مَنْ بَدَاَهُمْ بِالسَّلاَمِ
“İnsanların Allah katında en makbul olanı, önce selam verenlerdir.” (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 144.)
Bir kimseden selam getirip tebliğ edene: “Ve aleyke ve aleyhisselâm” diye karşılık verilir.
Bir mektupla yazılan selama ya mektupla veya sözle karşılık verilir. Bir kimse birisine, “Falancaya benim selamımı söyle” dese, bunu tebliğ etmeyi kabul eden kişinin görevini yerine getirmesi gerekir. Çünkü üzerine aldığı bu görev bir emanettir.
Kendi evine giren de ailesine selam verir. Hz. Enes diyor ki: Peygamberimiz bana,
يَا بُنَىَّ إِذَا دَخَلْتَ عَلَى أَهْلِكَ فَسَلِّمْ يَكُونُ بَرَكَةً عَلَيْكَ وَعَلَى أَهْلِ بَيْتِكَ
“Oğlum, ailenin yanına girdiğinde selam ver ki sana ve ev halkına bereket olsun.” (Tirmizî, “İsti’zan”, 10.)
Başkasının evine girerken de selam verilir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyruluyor:
يَآ اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتًا غَيْرَ بُيُوتِكُمْ حَتّٰى تَسْتَاْنِسُوا وَتُسَلِّمُوا عَلٰىٓ اَهْلِهَاۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
“Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, izin almadan, seslenip sahiplerine selam vermeden girmeyiniz. Eğer düşünürseniz bu sizin için daha hayırlıdır.” (24/Nûr, 27.)
Başkasının evine gidilince önce eve girmek için izin istenir, sonra selam verilir, sonra da konuşmaya başlanır.
Namaz kılana, uyuyan ve tuvaletini yapana selam verilmez. Ezan okunurken selam vermek mekruh olduğu gibi, Kur’an okuyana ve okunan Kur’an’ı dinleyenlere de selam verilmesi mekruhtur.
Ancak, ezan ve Kur’an okunurken selam verenlerin selamı alınır. Hutbe dinleyene de selam verilmez. Yemek yiyene lokma ağzında iken selam verilmez. Bir camide cemaatin bir kısmı namaz kılarken bir kısmı kılmıyorsa, camiye giren kimse namazda olmayanlara selam verebilir, selam vermediği takdirde de sünneti terk etmiş olmaz.
Bu içerik hakkında ne hissediyorsunuz?






