Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (sas)

Bir gece… Sessiz, derin ve mahzun. Gökyüzü suskun, yeryüzü bekleyişte. Zaman, karanlıkla çevrili… Lakin o gece, karanlığın kalbine bir nur düştü. Sonsuzluğun rahmetle buluştuğu an işte o andı. O’nun gelişiyle başladı gerçek zaman. O’nun varlığıyla değişti kelimelerin anlamı, yüreklerin katılaşmış hali. Sessizliğin içinden gelen bu kutlu misafir, sadece bir beşer değil; affın, merhametin, ahlakın, adaletin adeta ete kemiğe bürünmüş haliydi. O gece, gönüller bir başka çarptı. Varlık, derin bir nefes aldı. Gökyüzü secdeye vardı. Çünkü yeryüzü, bir Peygamber’in adımlarıyla şereflenmişti. Dünyaya teşrif eden, insanlığın çöle dönmüş vicdanına yağan bir rahmet yağmuruydu. Kinle taşlaşmış kalpleri yumuşatan, cehaletin zincirlerini kıran bir nur. Yolu kaybolmuşlara rehber, sözü tükenmişlere söz, umudu sönmüşlere nefes idi. O, Abdullah’ın yetimi, Amine’nin emaneti, Halilürrahman İbrahim (as)’ın duası ve müminlerin gözbebeğiydi. "Bir müjdeci, bir şahit, bir uyarıcı, Allah’ın izniyle k

Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (sas)

Bir gece… Sessiz, derin ve mahzun. Gökyüzü suskun, yeryüzü bekleyişte. Zaman, karanlıkla çevrili… Lakin o gece, karanlığın kalbine bir nur düştü. Sonsuzluğun rahmetle buluştuğu an işte o andı. O’nun gelişiyle başladı gerçek zaman. O’nun varlığıyla değişti kelimelerin anlamı, yüreklerin katılaşmış hali. Sessizliğin içinden gelen bu kutlu misafir, sadece bir beşer değil; affın, merhametin, ahlakın, adaletin adeta ete kemiğe bürünmüş haliydi.

O gece, gönüller bir başka çarptı. Varlık, derin bir nefes aldı. Gökyüzü secdeye vardı. Çünkü yeryüzü, bir Peygamber’in adımlarıyla şereflenmişti.

Dünyaya teşrif eden, insanlığın çöle dönmüş vicdanına yağan bir rahmet yağmuruydu. Kinle taşlaşmış kalpleri yumuşatan, cehaletin zincirlerini kıran bir nur. Yolu kaybolmuşlara rehber, sözü tükenmişlere söz, umudu sönmüşlere nefes idi.

O, Abdullah’ın yetimi, Amine’nin emaneti, Halilürrahman İbrahim (as)’ın duası ve müminlerin gözbebeğiydi.

"Bir müjdeci, bir şahit, bir uyarıcı, Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil" (Ahzâb, 33/45-46) olarak göndermişti Yüce Rabbimiz onu... O, insanlığın yolunu, insanların gönül ve zihinlerini aydınlatan bir kandildi. O, bir müjdeciydi. Allah’a hakiki anlamda kul olan, insani değerleri yaşayıp yaşatanlara büyük mükafatlar olduğunu haber veriyordu. Bir uyarıcıydı O. İnsana Rabbinden, fıtratından ahlak ve erdemden uzaklaşmamasını hatırlatıyordu.

İşte bugün Yüce Rabbimizin bütün alemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sas)’in dünyaya teşrif ettiği mübarek gece.

Bugün, beşeriyetin, en kutlu doğumuna şahitlik ettiği mübarek bir gün.

Bugün, yerlerin ve göklerin Muhammedi nura gark olduğu gündür.

Bugün, Ademoğlunun efkarını kaplayan cehalet bulutlarının bir kez daha dağılmaya mahkûm olduğu gün.

Ey gönlüm… Biraz sus ve dinle kalbinin sesini. Ellerini avuçlarının arasına al ve düşün gönlünün derinliklerini. Çünkü bu gece, söz değil, sevda konuşur. Bu gece, rahmetin ete kemiğe büründüğü, aşkın vücut bulduğu, ahlakın hayatla buluştuğu gecedir. Bu gece, secdelerin gözyaşıyla yıkandığı, O’nun ümmetinin içine acaba layıkıyla girebilir miyiz? diye düşüncelere gark olduğumuz, silkinme ve toparlanma gecesidir.

Bu gece, bir kandil gibi yansın içimizde. Peygamber sevdası, yüreğimizi yakarak aydınlatsın. Dualar arşa yükselsin, rahmetin serinliği gönüllerimize insin. İçimizdeki suskunluk, O’nun sesiyle dile gelsin. Sevgisiyle yoğrulsun kalbimiz; sabrıyla, affıyla, ümidiyle dolsun.

Ey Kutlu Elçi! Senin doğduğun gece, bizim yeniden veladet vaktimiz olsun. Bu Mevlid Gecesi, sadece bir hatırlama değil; bir uyanış, bir dönüş, bir arınma olsun.

Veladet-i Nebi, bizi Sevgili Peygamberimizin ahlakıyla mecz edilmiş bir gönül dünyasına taşısın; her nefesimiz onun izinde, her duamız onunla anlam bulsun.

Bu gecenin sessizliğinde, ümmet olmanın şuuruyla içimizi arındıralım; kalbimiz, onun aşkıyla çarpan bir sığınak, yolumuz ise onun izinde bir vuslat yolu olsun.

Bu mübarek gece, gönüllerimize O’nun merhametini nakşetsin; hayatımız O’nun örnekliğiyle güzelleşsin, dualarımız Sevgili’nin sancağı altında kabul bulsun.

Bu mübarek gece, kalplerimize Efendimizin (sav)’in muhabbeti düşsün; rahmetin en latif haliyle yüreğimizde yankı bulsun. O’nun kutlu doğumu, zamanın suskunluğuna bir rahmet, gönüllerimizin karanlığına bir nur olsun; bizleri, mekarim-i ahlakından şaşmayan sadık yoldaşlardan eylesin.

İşte Kutlu Nebi, on dört asır öncesinde insanlığın kararmış ufkuna bir güneş gibi doğmuştun. Cehaleti ilme ve bilgiye, zulmeti nura ve aydınlığa dönüştürdün. Kinle paslanan yürekleri, körelmiş vicdanları muhabbet ve merhametle yeniden inşa ve ihya ettin. Rabbimizin “Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ, 21/107.) mesajıyla takdim ettiği Fahr-i Kainat Efendimiz olarak bize affı, şefkati, insaf, sabır ve hoşgörüyü öğrettin. İçimizde bir yerlerde sönmeye yüz tutmuş insanlık kandilini yeniden tutuşturdun.

Ümmeti olmakla müftehir olduğumuz Rasûl-i Ekrem, bize hayat veren Kitab-ı Mübini, furkanı, mizanı ve hikmeti getirdi. O, Rabbimize, kainata ve insanlara karşı görevlerimizi öğretti. Hakkı, hakikati, adaleti, fazileti ve hidayeti hatırlattı. Allah'ın kelamını, örnek hayatıyla beyan etti ve onu yaşanan bir hayata dönüştürdü. Mekarimi ahlakı tamamladı. Kalpleri ve gönülleri birleştirdi. Kardeşliği dostluğu ve arkadaşlığı tesis etti. İnsanlığı mebde ve meadın bilgisiyle tanıştırdı. O, Kur’an’ı ve ahlaki değerleri hayata hakim kılandı. Hayatı ibadetle yoğuran hak ve hakikat birliğinin yegâne remziydi, doğru sözü davranışa geçirendi. O bizlere yetim ve öksüz kalışı, çaresizlik içinde çare, ümitsizlik içinde ümit oluşu, en zor zamanlarda bile hayata azimle tutunuşu öğretti.

Rahmet Peygamberi (sas) hayatı boyunca dürüstlüğü, güvenirliği, aldatmamayı, helal kazancı, alın terini, hak ve hukuku, hakkaniyeti, eşitlik ve adaleti öğretti bizlere. İyiliği, güzelliği, hayrı, ahlakı, samimiyeti, olgunluğu ve takvayı gösterdi bizlere. Kimsesizlerin kimsesi, mazlumların umudu, gariplerin yurdu olmayı öğretti bizlere.

Zaman aktı… Aradan yüzyıllar geçti. Ve bizler, O’nun izinde yürümek yerine, sadece sözde sevdik. O’nu sadece dillerde yaşatıp, gönüllerimize misafir edemedik. O'nun ahlakı hayatlardan çekilirken, kalpler katılaştı, kardeşlik zayıfladı, fıtrat suskunlaştı. Rasûl-ü Ekrem ırk, dil, renk, coğrafya ayrımı gözetmeksizin hepimizi aynı Allah’a, aynı kitaba, aynı peygambere inanan, aynı secdeye baş koyan, aynı kıblede istikameti bulan kardeşler olarak ilan etmesine rağmen; bizler, kardeşlik ahlakını unuttuk, yüreklerimiz katılaştı. Rabbimizin gönüllerimize yerleştirdiği tertemiz fıtrata tam anlamıyla sahip çıkamadık.

Gönül dünyamız, çağın problemleriyle boğuşurken zaman zaman çaresizlik içinde çırpınmaktayız. Hayatın bitmek tükenmek bilmeyen sıkıntıları ile mücadelede Resûlullah’ın rahmet yüklü damlaları tek umudumuz ve tutunacak dalımız değil midir?

İtiraf etmeliyiz ki İslam dünyasının dâhili ve harici sebeplerle içerisinde bulunduğu bugünkü durumu, Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberin (sas) mesajlarından, onun eşsiz örnekliğinin, ağızlardan gönüllere indirememekten, zihinlere, dimağlara iyice yerleştirememekten, hayata geçirilememesinden kaynaklanmaktadır. Bugün İslam coğrafyasının dört bir yanında özellikle Gazze’de katledilen masum canların, akan kanın, gök kubbeye yükselen feryatların sebebi bizim Şefkat Peygamberine hakkıyla ümmet olamayışımızdır.

Bu yıldönümü vesilesiyle bir daha hatırlamalıyız ki, nübüvvetin şifa dağıtan pınarları kıyamete kadar kurumayacaktır. Server-i kainat Efendimizin sünneti, cahiliye karanlığında boğulan sahipsiz bir toplumu nasıl ihya ettiyse, bugünün insanını da öylece sahil-i selamete ulaştıracak kudrettedir. Yeter ki bizler, onu mukaddes bir hatıra olarak sevgi ve hürmetle yad etmekle yetinmeyelim; rehberlik ve örnekliğine her daim başvurabilelim. Yeter ki bizler, O’na hayatımızın her safhasında yer verebilelim. Yeter ki, O’nun insanlık âlemine takdim ettiği değerlere hakkıyla riayet edelim.

Ey Allah’ın Resûlü!

Salat-u selam, tahiyyat-u ikram, her türlü ihtiram Sana, âline, ashabına ve yolundan gidenlere olsun. Veladet-i Nebin rahmetinle bizi yeniden sarıp sarmaladığı bir başlangıç olsun. Ellerimiz duaya, gönlümüz ümmete, kalbimiz sana dönsün ey Resûl!

Ey Alemlerin Rabbi olan Yüce Rabbimiz!

Bizi Habibinin yolunda sabit kıl.

Kalbimizi O’nun sevgisiyle dirilt.

Hayatımızı O’nun örnekliğiyle güzelleştir.

Ve bizi, ahirette O’nun sancağı altında toplanabilen kullarından eyle. Amin...

Bu içerik hakkında ne hissediyorsunuz?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow