Gönülleri Titreten Sevda: Hz. Muhammed Mustafa (sas)
İnsanlık tarihine baktığımızda iz bırakan nice insanlar görürüz. Kimisi kılıcıyla, kimisi kalemiyle, kimi mülküyle, kimi de saltanatıyla iz bırakmıştır. Ama bir isim vardır ki, gönülleri titreten sevdasıyla çağları aşmıştır. O, doğumunun hicri 1500. yılını kutladığımız alemlere Rahmet Hz. Muhammed Mustafa (sas). O’nunla yaşayanlar, O’nu öyle severdi ki bir tebessümüne dünyaları değişirlerdi. O’nunla bir kere oturmak, bir kez göz göze gelmek, bir defa sohbetinde bulunmak için nice mesafeler katederlerdi. O'nun, evinden çıkmasını dört gözle bekler, bir yere oturduğunda da yanından ayrılmak istemezlerdi. O konuştuğunda başlarına kuş konmuş kadar dikkatli dinlerlerdi. Çünkü O’nun ağzından çıkan her kelime hayat verirdi. O’na karşı duydukları muhabbeti “Anam babam sana feda olsun!” sözüyle ifade ederler ve bu uğurda feda etmeyecekleri hiçbir şey olmadığını her defasında gösterirlerdi. Uhud Savaşı’nda Resulullah’a gelen oka elini uzatarak parmakları parçalanan ve seksenin üzerinde yara al

İnsanlık tarihine baktığımızda iz bırakan nice insanlar görürüz. Kimisi kılıcıyla, kimisi kalemiyle, kimi mülküyle, kimi de saltanatıyla iz bırakmıştır. Ama bir isim vardır ki, gönülleri titreten sevdasıyla çağları aşmıştır. O, doğumunun hicri 1500. yılını kutladığımız alemlere Rahmet Hz. Muhammed Mustafa (sas).
O’nunla yaşayanlar, O’nu öyle severdi ki bir tebessümüne dünyaları değişirlerdi. O’nunla bir kere oturmak, bir kez göz göze gelmek, bir defa sohbetinde bulunmak için nice mesafeler katederlerdi. O'nun, evinden çıkmasını dört gözle bekler, bir yere oturduğunda da yanından ayrılmak istemezlerdi. O konuştuğunda başlarına kuş konmuş kadar dikkatli dinlerlerdi. Çünkü O’nun ağzından çıkan her kelime hayat verirdi. O’na karşı duydukları muhabbeti “Anam babam sana feda olsun!” sözüyle ifade ederler ve bu uğurda feda etmeyecekleri hiçbir şey olmadığını her defasında gösterirlerdi. Uhud Savaşı’nda Resulullah’a gelen oka elini uzatarak parmakları parçalanan ve seksenin üzerinde yara alan Talha b. Ubeydullah, Peygamber sevdası uğruna sadece bedenini değil gerektiğinde ruhunu da feda edebileceğini gösteren sahabelerden sadece biriydi. Onun en azılı düşmanlarından olan Ebu Süfyan bile bu sevgiye olan hayranlığını şöyle ifade etmiştir: “İnsanlar arasında Muhammed'in sevildiği kadar sevilen hiç kimse görmedim!” (İbn Hişam, Siret, III, 118.)
Efendimizin sevdasıyla kavrulan Ashabın, O’nsuz geçen günlerde yaşadıkları hasret, bir annenin yavrusuna, çölde susuz kalan birinin suya olan hasretinden çok daha derindi. Gelin bu hasreti anlatan Hz. Sevban ile ilgili şu hadiseyi hatırlayalım: Hz. Sevban, kabilesine yapılan bir baskın sırasında esir alınarak Medine’deki köle pazarında satışa çıkarılmıştı. Rahmet Peygamberi onu satın alıp “Artık ailenin yanına dönebilirsin.” diyerek hürriyetine kavuşturdu. Artık hür biri olarak sevinç içinde olması gereken Sevban hıçkırıklara boğularak: “Ya Resulallah! Sensiz bir hayatı ben ne yapayım?” deyip Resûlullah’ın yanında kalmıştı. Bir gün, Hz. Peygamber bu azatlı köleyi üzgün ve rengi solmuş bir halde görünce sebebini sordu. Bitkin bir halde olan Hz. Sevban’ın boğazı düğümlendi, gözleri doldu ve şöyle dedi: “Ya Resulallah! Ne ağrım sızım ne de hastalığım var. Medine’de olmama rağmen seni biraz görmediğimde dünyam kararıyor, ne yaptığımı bilemiyorum, kendimi garip hissediyorum. Sonra ahiret aklıma geliyor, daha çok hüzünleniyorum. Cennette sen bir peygamber olarak yüce makamlarda olacaksın. Ben ise cennete girsem bile daha aşağı mertebelerde olacağımdan ve senden mahrum kalacağımdan korkuyorum. Bu durum beni kahrediyor.” Şefkat Peygamberi tebessüm ederek Hz. Sevban’ı şu sözlerle müjdeledi: “Kişi, sevdiği ile beraberdir.” (Buhari, Edeb, 96; Müslim, Birr, 165)
Göklerin müjdelediği, yerin bağrına bastığı, insanlığın da hayran kaldığı Efendimizi andığımız bu günlerde, gelin biz de gönüllerimizi O’nun sevgisiyle diriltelim. Yuvalarımızı, işlerimizi, sohbetlerimizi, dualarımızı O’nun adıyla bereketlendirelim. Çocuklarımızın kulaklarına ninni niyetine O’nun adını fısıldayalım. Gündemimizin ilk sırasında hep O olsun. Arkadaşlarımızla, O’nun nasıl arkadaşlık yaptığını konuşalım. O’nun doğruluk ilkelerini ticaretimizde nasıl hakim kılabileceğimizi tartışalım. Bulunduğumuz her yerde O’nu konuşalım ki etrafımıza kokusu yayılsın, gönüllere muhabbeti dağılsın. Zira O’nun muhabbeti kalbe düştü mü, o kalpte kin bulunmaz, nefret barınmaz. Karanlık yerini aydınlığa bırakır. O’nun sevgisiyle yananlar merhametle kucaklar, adaletle hükmeder, doğrulukla ayakta durur. O’nun izinden gidenler asla yolunu kaybetmez. O’nun nuruyla aydınlanan bir ömür, bu dünyada huzur, ahirette kurtuluştur.
Rabbim, Efendimizin sevgisiyle kalplerimizi diriltsin. O’nun ahlakını hayatımıza nakşetsin. Bizi O’nun izinden ayırmasın. Dünya gözüyle göremediğimiz Efendimiz (sas)’e, ahirette bizi komşu eylesin.
Bu içerik hakkında ne hissediyorsunuz?






