Hocalık ve Talebeliğin Adabı

Yeni bir eğitim ve öğretim yılına girerken şu vazifelerin bilinmesi son derece önem arz etmektedir. Talebenin Vazifeleri 1. Kalbini çirkin ve rezil sıfatlardan temizlemek. Zira ilim, kalbin ibadeti, namazın sırrı ve batını Allah’a yaklaştıran bir sıfattır. Nasıl ki azaların vazifesi olan namaz ancak zahirî necaset ve taharetten temiz olmakla sahih ve caiz oluyorsa; batının ibadeti de kalbin ilimle tamir edilmesinden, necis sıfatlar ve kötü ahlaklardan uzaklaştırılmasından sonra caiz olabilir. 2. Dünya ile alakayı azaltıp aileden ve vatanından uzaklaşmak. Çünkü dünya ile fazla meşguliyet, insanı başka şeyleri yapmaktan alıkoyar. Fikirler başka sahalar üzerinde dağıldıkça, hakıkatların anlaşılması da o nispette zorlaşır. Bundan dolayı şöyle demişlerdir: “Sen kendini bütünüyle ilme vermedikçe ilim sana parçasını vermez.” Dağınık fikir, suyu bölünen bir dereye benzer; bir kısmını toprak içer, kalanı havaya karışır. Derken bahçeyi sulamaya yetişmez, kurur gider. 3. İlimle kibirl

Hocalık ve Talebeliğin Adabı

Yeni bir eğitim ve öğretim yılına girerken şu vazifelerin bilinmesi son derece önem arz etmektedir.

Talebenin Vazifeleri

1. Kalbini çirkin ve rezil sıfatlardan temizlemek. Zira ilim, kalbin ibadeti, namazın sırrı ve batını Allah’a yaklaştıran bir sıfattır. Nasıl ki azaların vazifesi olan namaz ancak zahirî necaset ve taharetten temiz olmakla sahih ve caiz oluyorsa; batının ibadeti de kalbin ilimle tamir edilmesinden, necis sıfatlar ve kötü ahlaklardan uzaklaştırılmasından sonra caiz olabilir.

2. Dünya ile alakayı azaltıp aileden ve vatanından uzaklaşmak. Çünkü dünya ile fazla meşguliyet, insanı başka şeyleri yapmaktan alıkoyar. Fikirler başka sahalar üzerinde dağıldıkça, hakıkatların anlaşılması da o nispette zorlaşır. Bundan dolayı şöyle demişlerdir: “Sen kendini bütünüyle ilme vermedikçe ilim sana parçasını vermez.” Dağınık fikir, suyu bölünen bir dereye benzer; bir kısmını toprak içer, kalanı havaya karışır. Derken bahçeyi sulamaya yetişmez, kurur gider.

3. İlimle kibirlenip hocaya karşı ukalalık etmemek. Bilakis bütün varlığıyla her hususta hocasının emrine riayet edip onun bütün öğütlerini, cahil bir hastanın uzman bir doktoru dinleyip kabul etmesi gibi dinlemeli ve kabul etmelidir. Talebeye yakışan, hocasına karşı daima alçak gönüllü olup ona hizmet etmeyi bir şeref telakki etmesidir.

4. İlim öğrenmeye yeni başlayan talebe ister dünyevi ister uhrevi olsun ihtilaflara kulak asmamalıdır. Çünkü ihtilaflı konular, ilme yeni muhatap olan talebenin aklını karıştırır, zihnini bulandırır. İdrak ve itidal yönünden ümitsizliğe düşürür. (Bu madde özellikle dikkat edilmesi gereken bir konudur. Maalesef bazı kesimler, talebenin bilmesi zorunlu olan konuları öğretmeden ihtilaf türü konuları öğretme yoluna gitmektedirler. Bu durum talebeye faydadan çok zarar vermektedir.)

5. Faydalı ilimlerin hiçbir çeşidini terk etmeden öğrenmeli ve her birinden kendi maksadına yardım edecek derecede istifade etmeye bakmalıdır.

6. Gelişi güzel bir ilme dalmayıp en önemlisini tercih ederek ilimdeki tertibi gözetmelidir. Şu kısa ömür bütün ilimleri elde etmeye yetmediğine göre, en doğrusu her ilmin güzel kısmını alıp birazıyla iktifa edip ilimlerin en makbulü olan ahiret ilmine yönelmektir. Hülasa, ilimlerin en şereflisi ve bütün ilimlerin gayesi marifetullah’tır.

7. İlk önce öğrenilmesi gerekeni öğrenmeden bir diğer ilme atlamamak. Zira ilimler zorunlu bir tertip ve tasnife bağlıdır. Bir kısmı diğer kısmına yol açıcı mahiyettedir. Tertip ve sıraya riayet eden talebe muvaffak olma yolundadır.

8. En faydalı ve şerefli ilimlerin bilinmesine vesile olan unsurları öğrenmek. Bu unsurlardan kasıt iki şeydir: biri öğrenilecek ilmin neticesinin yüce olması, diğeri ise delilinin kuvvet ve sağlamlığıdır.

9. Talebeliğinin başlangıcında gayesi iç alemini faziletlerle süslemek, Allah’a yaklaşmak olmalıdır. Hiçbir şekilde ve hiçbir zaman öğrendiği ilimle rütbe, servet, makam peşinde koşmamalı; akranlarına karşı böbürlenerek sefih kimseler derekesine düşmemelidir.

10. İlimlerin amaca olan nispetlerini öğrenip ona göre okuyacağı, derinleşeceği ve ihtisas sahibi olacağı ilmi seçmek. Yani ilimleri önem sırasına koyup en önemliyi öncelemek. Şüphesiz herkes için en önemli olan ilim, dünya ve ahiretini alakadar eden ilimdir.

11. Bir ailenin çocukları karşılıklı güven, sevgi ve saygı içinde maksada doğru ilerleyecekleri gibi, bir hocanın talebeleri de böyle karşılıklı sevgi ve saygı içinde olmalıdırlar. Eğer amaçları ahiret ise zaten başka bir tavır ortaya koyamazlar. Ancak gayeleri dünyalık olursa aralarında kin ve çekememezlikten başka bir şey bulunmaz. (Bugün “sınıf iklimi” olarak ifade edilen kavramın kısa açıklaması bundan ibarettir.)

12. Hocalarını amacına ulaşmak için basamak olarak görmemek. Süfyan es-Sevri’yi üzgün gören arkadaşları sebebini sorduklarında şöyle cevap vermiştir: “Biz insanlara ticaret vasıtası olduk. Biri gelir, bizden okur da gider; kadı, vali veya ünlü bir kahraman olur. İşte üzüldüğüm cihet budur.”

Hocanın Vazifeleri

1. Öğrencilerine karşı son derece şefkatli olmalıdır. Onları öz evlatları saymalı ve öyle muamele etmelidir. Muallimin başta gelen vazifesi, öğrencilerini ahiret ateşinden kurtarmaktır. Bu, anne-babanın çocuklarını dünya felaketlerinden korumasından daha önemlidir. İşte bu sebebe binaen muallimin insan üzerindeki hakkı, ana-babanın hakkından daha üstündür. Sadece dünya için yapılan öğretim, felaketin ta kendisidir ve öğreteni helake sürükler.

2. Muallim, Hz. Peygamber’e (s.a.v.) uymalıdır. Öğrettiği şeyler için kimseden hiçbir ücret istememelidir. Hatta teşekkür bile beklememelidir. Sadece Allah’ın rızasını kazanmak ve O’na yaklaşmak için çalışmalıdır.

3. Talebeye nasihatte kusur etmemeli, en ince teferruatına kadar her şeyi olduğu gibi bildirmelidir. Mesela henüz ehil olmadığı bir mevkiye talip olmamayı öğütlemek, ilimlerin zahiri anlamlarını anlamadan ince ve gizli manalarla meşgul olmasını engellemek gibi.

4. Muallimliğin inceliklerinden birisi de talebesinin kötü ahlâkını apaçık bir şekilde değil de mümkün olduğu kadar tariz ve ima yoluyla bildirmeli, bu ahlaktan onu menetmeye çalışmalıdır. Azarlama şeklinde değil, merhamet ve şefkat hisleriyle hareket ederek onu kötü huylarından vazgeçirmeye bakmalıdır. Çünkü bir hocanın talebesini açık bir şekilde azarlaması, talebenin hocaya karşı duyduğu hürmet hissini iptal eder. Hocanın heybetli görüntüsü talebenin gözünde silinir; çünkü aralarındaki perde yırtılmıştır.

5. İlimlerden bazılarına vakıf olan muallim, bilmediği herhangi bir ilmi talebesinin gözünde küçültmemelidir. Mesela alet ilmiyle uğraşanın fıkıh ilmini, fıkıh okutanın hadis ve tefsiri yermesi gibi. Muallim, talebeye ilim öğrenmenin yollarını açmalı ve başka ilimlerin de büyük faydaları olduğunu iyice anlatmalıdır.

6. Talebeye kabiliyeti nispetinde hitap etmek, aklının kavrayamayacağı ve nihayet nefretle şaşırıp kalacağı incelikleri açmamak. (Günümüzde eğitim alanında en çok karşılaşılan problem belki de bu olsa gerek. İnsafı düstur edinip talebeleri meşgul olmamaları gereken alanlara sürmemek gerekir. Böyle bir durum öğrencileri yorar, ayrılığa sevk eder, ilimden soğutur.)

7. Eğitimde bireyselliği esas alıp her talebenin özel olduğunu unutmamak.

8. Muallim, ilmiyle amil olmalıdır. İşi sözünü yalanlamamalıdır. Bir insanda bulunan ilim ancak basiretli kimseler tarafından bilinebilir. Çünkü ilim, kişide gözle görülen ve elle tutulan bir mal değildir. Amel ise gözle görülebildiği için insanların değer verdikleri bir hâldir. Öyleyse kişi, bir âlimin ilmine değil ameline bakmalıdır. Bu nedenle, ilmiyle amil olmayan alimin ne kendisine ne de etrafındakilere bir faydası dokunmaz.

9. Sınıfı mabed, dersi ibadet, öğrenciyi emanet bilmek.

İmam Gazzali’nin İhya’sının “İlim” babından istifade edilerek hazırlanmıştır.

Selam ve dua ile…

Bu içerik hakkında ne hissediyorsunuz?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow